Tarsus, ekonomik zenginliğinin yanı sıra, öteden beri çeşitli dinlerin ve inanışların bir arada yaşadığı yerleşim yeri olarak da dikkat çekmiştir. Doğal olarak bu zengin kültür mozaiği birçok önemli dini yapının bir arada olmasını sağlamıştır. Bunlardan birisi de, Tarsus’un günümüze ulaşan en eski tapınağı olan ve halk tarafından “Donuktaş”, “Dönüktaş” gibi isimlerle anılan Roma tapınağıdır. Tarsus’un Tekke Mahallesi’nde bulunan Donuktaş Roma Tapınağı, 133,50 m x 60,50 m ölçüleriyle ve her tarafından çevrili (10 x 21) 20 m. yüksekliğindeki sütunlarıyla antik dünyanın da en büyük tapınağıdır. İlk bakışta büyük bir kaya kütlesini andıran yapı, M.S. 2. yüzyılda Roma İmparatoru Hadrian döneminde inşa edilmiştir. Tarsus sikkelerinden elde edilen bilgilere göre tapınağın Hadrian’ın imparator kültü için inşa edildiği ve Kilikya Roma Eyaleti’nin ortak tapınağı olduğu anlaşılmıştır. Tapınak, 18. yüzyıldan bu yana birçok araştırmacının ilgisini çekmiştir. 1836 yılında Fransız Konsolos Gillet’in dinamitle yaptığı keşif, yapıyı büyük çapta tahrip etmiştir. 1852 yılında Tarsus’a gelen Fransız Doğubilimci V. Langlois ise yapı için “Sardanapal’ın Mezarı” benzetmesi yapmış, yapının planını ve gravürünü çizmiştir. Langlois, 1861 yılında yayınladığı “Voyage Dans La Cilicie Et Dans Les Montagnes Du Taurus” aldı kitabında bu bilgilere ve çizimlere yer vermiştir. Yapının ilk ciddi incelemesi ise, Robert Koldewey tarafından 1890 yılında yapılmıştır. Tarsus’u bir gün için ziyaret eden Koldewey, tapınağın rölövesini çizmiş, aynı yıl yapının rekonstrüksiyonunu da yayınlamıştır. Koldewey bu kalıntının, devasa bir tapınak olduğunun farkına varan ilk arkeologtur. 1982-1992 yılları arasında ise Tarsus Müzesi ve İstanbul Üniversitesi’nden katılımcı Prof. Dr. Nezahat Baydur tarafından gerçekleştirilen kazılarda yapının plan ve kesitleri çıkarılmış, mimarisi ve işlevi ile ilgili yeni bilgiler elde edilmiştir. Yapı hemen hemen kuzeybatı – güneydoğu yönünde inşa edilmiş olup, dikdörtgen planlıdır. Dıştan dışa 133,50 m uzunlukta, 60,50 m genişlikte olup, duvarlarının yüksekliği ortalama 8 m., duvar kalınlığı ise ortalama 6.50 m.’dir. Görünen kütlesi sıkıştırılmış çakıl taşıdır. Dış duvarının inşasında ayrıca yer yer kireç taşı büyük bloklar da kullanılmıştır. Kazılar sırasında çok sayıda mermer levha ele geçmiş olup, bunlar duvarlarının kaplamasında kullanılmıştı. Yine Gillet’in yaptığı kazılar esnasında kült heykele ait mermerden dev bir parmak bulunmuş, ancak bu buluntunun bugün nerede olduğu bilinmemektedir. Tapınağın planı, Didim Apollon Tapınağı’na benzerlik göstermektedir. Üst mimarisi tamamen mermerden oluşan tapınağın üzerinde yer alan 2.10 m. çapında ve 20 m. yüksekliğindeki, gövdeleri yivli, yukarı doğru incelen ve üzerinde akantus yaprakları ile bezeli korint başlığı olan dev sütunların imitasyonunu bugün Tarsus Müzesi’nde görmek mümkündür. Son olarak 2012 yılında Almanya’nın Marburg Üniversitesi, tapınak ile ilgili yeni bir araştırma projesi başlatmıştır. DFG (Alman Araştırma Fonu) finansmanı ile gerçekleştirilen projede, yapının mevcut temelleri ve yapı elemanları lazer tarama, fotogrametri ve jeofizik gibi modern modern yöntemler ile detaylı olarak ölçülmüş, yapının M.S. 130’lu yıllarda Hadrian imparator kültü için inşa edildiği anlaşılmıştır. Tarsus’un o dönemdeki hedefi dünyanın yedi harikasını geçmek olduğu için antik dünyanın en büyük tapınağını Tarsus’ta kurmuşlardır.
Google Haritalarda Gör Geri Dön